Yaptığı nokta operasyonlarda sağladığı başarıyla dikkatleri üzerine çeken Milli İstihbarat Teşkilatı, envanterine Silahlı İnsansız Hava Aracı TB2 Bayraktar'ı kattı.
Türkiye'nin terörle mücadeledeki başarısının en önemli tici güçlerinden biri olan insansız hava araçlarının geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamayla 100 bin uçuş saatini geride bıraktığı vurgulanmıştı.
Sadece TSK tarafından değil, Jandarma ve Emniyet tarafından da oldukça etkin kullanılan SİHA'ların yeni adresi Milli İstihbarat Teşkilatı oldu.
MİT'in gözü olacak Sahip olduğu teknik imkanlar ve sergilediği performansla rakiplerine adeta parmak ısırtan TB2'lerin MİT'in hizmetine de girdiğine ilişkin bilgi, Baykar Makina'nın yayınladığı bilgi notunda yer aldı.
Baykar tarafından yayımlanan bilgi notunda MİT kısmı da ilk kez yer aldı.
Yeni Şafak'ın haberine göre; toplam 100 bin uçuş saatini geride bırakan Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) Bayraktar TB2'nin yurt içindeki operasyonlar kadar özellikle Suriye ve Irak'ın kuzeyinde de aktif olarak kullanıldığı biliniyor.
ANKA'yı da kullanıyorlar Cumhurbaşkanlığı'na bağlandıktan sonra yurt dışı operasyonlarına ağırlık veren MİT'in envanterinde farklı uçar unsurlar bulunuyor.
Bunların başında çeşitli tipte özel jetler, helikopter ve uçakların yanı sıra İHA ve SİHA'lar da yer alıyor. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre MİT, envanterindeki ANKA-I'dan da oldukça etkin bir şekilde faydalanıyor.
ANKA-S modeliyle Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet veren İHA'nın ANKA-I isimli bir modeli üretilmiş ve Milli İstihbarat Teşkilatına teslim edilmişti.
Bugün itibariyle Türk güvenlik birimlerinde 86, Katar ve Ukrayna’da ise 6’şer adet TB2 SİHA kullanımda.
Bu günlerde, Ülkemiz gündemindeki en önemli konu İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleridir. Dolayısıyla gelin öncelikle bu konuyla ilgili bilgilerimizi bir test edelim!
SORU: Eğer bu gün AK
Partinin yerinde CHP olsaydı, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve AK
Partinin Milletten aldığı güce CHP sahip olsaydı ve Binali Yıldırım’da şuan
Ekrem İmamoğlu'nun durumunda bulunsaydı, 31 Martta yapılan seçimlerin sonucunda
neler olabilirdi?
a)Oylar yeniden sayılırdı.
b)Seçim, şimdiki gibi YSK’nın kararıyla yenilenirdi.
c)Binali Yıldırım, oy hırsızlığı yaptığı
iddiasıyla direkt ceza evine atılırken, Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir
Belediye başkanlığı koltuğuna oturtulurdu!
Bana
göre doğru cevap (c) şıkkıdır!
Çünkü CHP zihniyetinin geçmişine baktığımızda buna yakın
konularda birçok sabıkaları olduğunu
görmekteyiz. Bunlardan bir kaçını
hatırlayalım:
28.09.2013 tarihli bir gazetenin manşeti;
"Eski Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş CHP'ye katıldı.”
Parti kapatmalarıyla ve özellikle muhafazakar kesime karşı
düşmanlık seviyesindeki tutumuyla meşhur olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, emekliliğinin ardından 2005
seçimlerinde CHP’den Antalya Milletvekili aday adayı oldu.
İşte, CHP’li Vural Savaş’ın
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılılığı döneminde, demokrasiye, insan haklarına ve
özellikle muhafazakar kesime karşı yaptığı zulüm denebilecek icraatlarından
bir kaçı:
Vural
Savaş, 1995 seçimlerinde birinci parti
olan Refah Partisi'ne kapatma davası açmış ve Parti, 16 Ocak 1998'de Anayasa
Mahkemesi tarafından kapatılmış, Genel Başkanı Necmettin Erbakan'a 5 yıl
siyaset yasağı getirilmiştir. RP'li yöneticilerin başörtüsü yasağını eleştirmesi partinin kapatılma gerekçesi
sayılmıştır.
Vural
Savaş, 7 Mayıs 1999'da Fazilet Partisi'ne de kapatma davası açmış, Parti 22
Haziran 2001'de kapatılmıştır.
Vural
Savaş, 2006 yılında katıldığı bir televizyon programında, “görevde olsaydım, AK Partiye de kapatma davası açardım” demiştir!
28 Şubat sürecinde etkin rol oynayan
isimler, daha sonra CHP'de etkin siyaset yaptı. Bu karanlık süreçte darbeciler, üst düzey
yargı mensupları ve gazetecilere brifing verdi.
420 yargı mensubu
otobüslerle Genelkurmay'a taşındı. Anayasa
Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Yargıtay
Başkanı Müfit Utku, Danıştay Başkanı Füruzan İkincioğulları, daha sonra
Yargıtay Başsavcısı olan Sabih Kanadoğlu protokolde yer aldılar.
Bu süreçte önemli
rol oynayan Vural Savaş CHP'de siyaset yaptı. Yekta GüngörÖzden’de 1953 yılından 11 Ocak 1979 tarihinde Anayasa Mahkemesi Asıl Üyeliğine seçilene kadar CHP Gençlik Kolları Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmıştır..
Başkan Recep
Tayyip Erdoğan'ın, 3 Kasım 2002'de milletvekili seçimlerinde aday olmasını
engelleyen dönemin Yargıtay 8. Ceza
Dairesi Başkanı Naci Ünver de, CHP'de siyaset yaptı.
Ve daha da vahimi;
27 Mart 1994 yerel seçimlerinde, Anavatan
Partisi adayı İlhan Kesici, Sosyal Demokrat Halkçı Parti Adayı
Zülfü Livaneli ve Doğru Yol Partisi
Adayı Bedrettin Dalan gibi dönemin çok popüler şahsiyetlerinigeride
bırakarak Refah Partisinden İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ı, Türk hukuk tarihine
kara bir leke olarak düşen bir mahkeme kararıyla, başarıyla yürüttüğü İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alıp hapse attılar.
Peki Bunu Kimler
Yaptı?
Hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak derecede hile ve
usulsüzlüklerin olduğu tespit edilen, Mart 2019 İBB Başkanlık seçimlerinin
yenilenmesi kararına, yavuz hırsız misali karşı çıkan CHP zihniyeti tabi ki!
Kısaca O Kötü Günleri Bir Hatırlayalım:
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde, davet edildiği, Eşinin de memleketi olan Siirt'te, 17 Aralık 1997 tarihinde halka hitap ettiği konuşması arasındaşu şiiri okudu:
Minareler süngü, kubbeler miğfer,
Camiler kışlamız, müminler asker,
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Allahu Ekber, Allahu
Ekber.
Bu şiir, bir kamu kuruluşu olan Türk Standartları Enstitüsü'nün 1994'de
Ankara'da yayımladığı "TÜRK ve TÜRKLÜK" isimli kitabın 281.sayfasında
yer almaktadır ve ünlü Romen Diyojen'in
"Yaktırayım Kur'an'ı, Yıktırayım Kabe'yi; Şark'a gelen görmesin, Minareli
Kubbeyi" sözlerine karşılık Alpaslan'ın
verdiği cevaplardan oluşmaktadır. Bu
şiirin içinde yer aldığı kitap, Milli Eğitim Bakanlığının 15 Şubat 1994 tarih
ve 569 kararıyla öğretmenlere ve öğrencilere tavsiye edilmiştir.
Ve aslında azınlıkta olmalarına rağmen, kaderin bir cilvesi diyelim, zamanında Ülkemizin
yönetimini ele geçirmiş olan ve yıllarca Ülkemizin kaymağını yemekle beraber Milletimize,
inanç ve yaşam tarzları yönlerinden baskı yapan karanlık zihniyet hemen
harekete geçmiştir!
Refah Partisinin yükselişinden zaten rahatsızdılar! Tayyip Erdoğan'ın da, kısa sürede başarılı hizmetler gerçekleştirerek vatandaşın teveccühünü
kazanması onları ürkütmüştü! Milletin iradesinin üstünde kendilerini gören bu baskıcı zihniyet, haksız yere edindikleri imtiyazlarını kaybetmek korkusuyla, hem Refah Partisinin yükselişini hemde gelecekte Refah Partisinin lideri olma potansiyeline sahip olan Recep Tayyip Erdoğan'ı engellemek için fırsat kolluyor, bahaneler
arıyorlardı!
Aslında bu onlar için çok zor bir şey değildi, çünkü
vicdanı bir kaygıları yoktu!
Ve kargaların kahkahalarla güleceği, Ülkemiz hukuk tarihi
açısından da silinemeyecek kara bir leke durumunda olan bahaneyi buldular, buldular
yerine ürettiler demek daha yerinde olur sanırım!
Dönemin Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş hemen devreye
girdi. Diyarbakır DGM'de jet hızıyla dava açıldı. Diyarbakır DGM
C.Başsavcılığı, hazırladığı 11.02.1998 tarihli iddianame ile Erdoğan'ın, yukarıda
yer verdiğimiz şiiri okuyarak "Halkı din ve ırk farklılığı gözeterek, kin
ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek" suçu işlediği gerekçesiyle TCK'nun
312/2.maddesi uyarınca cezalandırılmasını istedi!
Savcı Abdurrahim Yaman, Erdoğan'ın birlik ve
beraberliğe davet eden bir konuşma yaptığını belirterek sanığın beraatını
talep etmesine rağmen Savcının beraat talebi hiçe sayılarak, Diyarbakır
3 No'lu DGM bire karşı iki oyla Erdoğan'ı 10 ay hapis cezasına çarptırdı.
Dava, 21 Nisan 1998 tarihinde sonuçlandı.
Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hayati Yazıcı'nın kararı temyiz
eden başvurusu birilerini telaşlandırmaya yetti. Adli tatil olmasına rağmenVural Savaş, Ankara'ya
gelerek zehir zemberek bir tebliğ name düzenledi.
Hukuk zemini bir kez daha zorlandı. Sonra?
Yargıtay 8'inci Ceza Dairesi, 23 Eylül 1998 tarihinde
gündeminde bulunmamasına rağmen dosyayı ele aldı ve kararı onadı.
Yapılan karar düzeltme talebiniBaşsavcı Vural
Savaşda reddedinceErdoğan'ın mahkumiyet kararı kesinleşti. Erdoğan'a 10 ay hapis ve ömür boyu siyaset yasağı çıktı!
Recep Tayyip Erdoğan
10 ayını Pınarhisar Ceza evinde geçirdi!
Ve o meşhur
manşetler atıldı; “artık Recep Tayyip Erdoğan Muhtar bile olamaz!”
Bütün bunlar bana şu Yüce Ayet-i Kerimeyi hatırlattı; “Hatırlar mısın? İnkar edenler seni
etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı;
onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan
Allah’tır.”
Vatanımızın-Milletimizin ezeli düşmanı olan Rumlar, fırsat buldukça karanlık-pis yüreklerindeki kini kusmaktalar!
Bu iğrenç resmi paylaşarak düşmana hizmet
ettiğinizin farkında mısınız?
Ülkemizin ezeli düşmanı olan Rumların, karanlık-pis yüreklerindeki kini
kustukları, Cumhurbaşkanımız ve Cumhurbaşkanımızın ismi üzerinden aslında Devletimize
yönelik küstahça ve adice hakaret içerikli bu iğrenç resim, bilinçli olarak
Türk sosyal medya kullanıcılarının ortamlarına sızdırılmıştır!
Birçok vatan haini, Milletimizi tahrik etmek ve sanki
Devlet büyüklerimiz aciz bir haldeymiş gibi algı oluşturmak amacıyla bu iğrenç
resmi büyük bir zevk ve hevesle paylaşırken, bazı iyi niyetli insanlarımızda
kınama veya tepki maksadıyla paylaşımlarda bulunmak suretiyle bu iğrençliğin
yaygınlaşmasına alet olmaktadırlar.
Böylece bu iğrenç resim, bunu
hazırlayanların arzu ettiklerinde de geniş kitlelere ulaşmakta ve onlarda bu
durum karşısında keyifle pis pis gülmektedirler!
Lütfen bunu yapmayın, düşmanın
oyununa gelmeyin!
Evet, böyle bir küstahlığa sessiz
kalınamaz! Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi bunu paylaşıp onların kirli
emellerine alet olmak yerine daha farklı, daha etkin girişimlerde
bulunabilirsiniz.
Bu resim Makelio adlı bir Yunan
Gazetesinin manşetidir!
Bu manşetin altındaki haber ise daha da
bir küstahçadır! Aslında Rumlar bu haberde, adilik ve küstahlıklarının yanı
sıra acziyetlerinide ifşa etmişlerdir!
Şöyle ki; Bu iğrenç resim için, Cumhurbaşkanımızın
(Yüce Rabbim korusun), CIA tarafından gelecekte Ayasofya’nın çanlarından asılacağının
ön görülen fotoğrafı olduğu ve Yunan ordusuyla beraber Amerikan Pentagon'un
"şahinleri" tarafından uygulamaya geçirilmesi beklenen bir planları
olduğu yazılmaktadır! Derler ya, "aç tavuk rüyasında darı görürmüş." Zavallıların bu haberlerine kargalar bile gülmekte.
Aslında Rumlara şunu demek lazım; “başkasının
“ŞEYİ” ile gerdeğe girilmez!”
O kadar cesursanız, bunu kendinizin yapacağını söyleseydiniz ya! Ama biliyorsunuz ki, eğer CIA'yı, Pentegonu katmadan bizzat kendinizin yapacağını söyleseydiniz, o zaman kargalar kahkahalarla güleceklerdi halinize.
...
Cumhurbaşkanımızın kılına, değil CIA,
iblisin, yerin altındaki-üstündeki tüm orduları toplansalar dahi, yeryüzündeki fakirin-fukaranın, mahzunun-mazlumun
ve Milletimizin temiz yürekli, imanlı-ihlaslı Erenlerinin dualarına mazhar
olmuş ve uğrunda canını cananını feda etmeye hazır Anadolu Yiğitlerinin Cesur Reisine,
Allah’ın izniyle hiçbir fani zarar veremez!”
Alttaki bağlantıyı tıklayarak, bu iğrenç
manşeti atan Yunan Gazetesinin İnternet sitesine ve sosyal medya
hesaplarına ulaşabilirsiniz. Bu hesaplardan onlara en sert şekilde
tepkilerinizi iletmekle beraber, “nefret söylemi” gerekçesiyle ilgili sosyal
medya kuruluşlarına şikayetlerde de bulunabilirsiniz.
Hatta becerebilen arkadaşlarımız
varsa, bunların İnternet sitelerinde, şanlı, ay yıldızlı al bayrağımızı
dalgalandırsınlar!
Bu sayfaya saldırın, facebooka şikâyet edin! Buyurun, işte o adi sitenin adresi; http://www.makeleio.gr/ Yapabiliyorsanız bu siteyi çökertin! Evet, bu iğrenç resmi paylaşarak yaygınlaşmasına sebep olmak yerine bunlara benzer daha etkili şeyler yapabilirsiniz.
Bu iğrenç resimle ilgili haberin manşeti:
Το τέλος του Ιούδα από το καμπαναριό της Αγια-Σοφιάς. ΑΝΑΤΡΙΧΙΑΣΤΙΚΗ AΠΟΚΑΛΥΨΗ-Recep Τayyip Εrdogan-ΣΕΝΑΡΙΑ ΘΑΝΑΤΟΥ ΑΠΟ ΤΗ CIA. Mια φωτογραφία από το μέλλον που προφητεύουν ο Eλληνικός Στρατός, οι Άγιοι Πατέρες και τα «Γεράκια» του Αμερικανικού Πενταγώνου που τον περιμένουν στη γωνία
Aziz Sophia 'nın çan kulesi 'nden Judas 'ın sonu. KORKUNÇ recep, CIA 'in ölümü--bir hayat-SENARIO. Yunan ordusu, kutsal babalar ve Amerikan Pentagon 'un "şahinlerin" tarafından öngörünen geleceğin fotoğrafı, onu köşede bekliyor.
Bu resimle ilgili, Yunan gazetenin facebook
sayfasına
geçen gün şu mesajı attık:
"Size yazıklar olsun.. Dersinizi alacaksınız!"
Mesajımıza karşılık, bu gün bu gazete tekrar o
iğrenç resme sitesinde yer vermiş ve şöyle bir haber yapmışlar:
İşte manşetleri (google çevrisiyle):
"ERDOĞAN 'IN KAPAĞINA KARŞI "MAKELEIOY" A KARŞI SALDIRI !
Kısaca
"Makeleio", facebookta Türkiye’den gelen ve Erdoğan gazetemizin
manşetine bağlı olarak tehdit aldı. Aslında, "sana ayıp... dersini alacaksın"
yazıyorlardı "Makeleio" sayfasını." (Biz şöyle yazmıştık; "Size yazıklar olsun.. Dersinizi alacaksınız") Gruptaki paylaşımımızı da sitelerinde yayınlamışlar!
Που να δείτε τι άλλο σας ετοιμάζουμε…
Η Αγιά Σοφιά είναι ιερή!
Τα καραγκιοζιλίκια που έκανε ο Ερντογάν με την Κωνσταντινούπολη χθες, ήταν «αθώα» για αυτούς!
Ρε ουστ!
Google Çeviri
"Sizin için hazırlıyoruz başka ne görebilirsiniz...
Ayasofya kutsaldır!
Erdoğan 'ın dün Konstantinopolis 'le yaptığı antics onlara "Masum" oldu!